Almaya - Türkiye ilişkilerinde fırtına öncesi sessizlik hakim

Olaf Scholz'un başbakanlığındaki yeni Alman hükümeti için Türkiye ile ilişkiler bu yılın en zorlu dış politika başlıklarından birini oluşturuyor. Türkiye'nin "zorlu ama zorunlu bir müttefik" olarak görüldüğü Almanya'da Scholz Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'a karşı tıpkı ABD Başkanı Joe Biden gibi mesafeli ve ihtiyatlı bir tutum takınıyor.

Bu yıl Suriye, Doğu Akdeniz, Libya ve Afganistan gibi gerilim ve ihtilaf konularının da gündemde önemli yer tutması beklenirken, uluslararası alanda endişelere neden olan Rusya-Ukrayna krizi ve Bosna Hersek'teki gerilimin de öne çıkacağı düşünülüyor.

Scholz ve Biden'ın benzer tutumlarının Erdoğan ile yeni krizler yaşanmasına yol açabilecek angajmanlardan kaçınmalarında etkili olduğu belirtiliyor. Yeni yaklaşımın ana eksenini, Türkiye'nin rotasını yenide Batı İttifakı'na, demokratik hukuk devletine çevirmesi oluşturuyor.

Geçen sene 15 Haziran'da AB-ABD liderler zirvesi sonrasında yapılan ortak açıklamada, bu yaklaşım şu ifadelerle özetlenmişti:

"Biz, demokratik bir Türkiye ile işbirliğine dayanan ve her iki taraf için yararlı bir ilişki istiyoruz.”

8 Aralık'ta yemin ederek göreve başlayan Scholz, ilk dış ziyaretini 10 Aralık'ta Fransa'ya yaptı, aynı gün Brüksel'e geçti, AB'nin üst düzey yetkilileriyle bir araya geldikten sonra NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile görüştü. Scholz, ABD Başkanı Joe Biden ile ilk telefon görüşmesini de yine 10 Aralık'ta yaptı.

Başbakan Olaf Scholz'un Erdoğan ile telefon görüşmesini, göreve gelmesinden 11 gün sonra yapması, üstelik aynı gün Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile görüşmesi, dikkatlerden kaçmadı.

Almanya hükümet sözcüsü, telefon görüşmesine ilişkin yaptığı kısa açıklamada, Erdoğan'ın Scholz'ü yeni görevinden dolayı tebrik ettiğini, liderlerin ikili ve dış politika konularını ele aldıklarını, tarafların "yakın istişarelerin sürdürülmesi konusunda mutabık kaldıklarını” söylemekle yetindi.

Koalisyonun büyük ortağı Sosyal Demokrat Parti'nin (SPD) yanısıra, hükümet ortağı Yeşiller'in de demokrasi ve insan hakları konularında büyük hassasiyet taşıması, iki partide de Türkiye kökenli siyasetçilerin ve Türkiye'yi yakından tanıyan isimlerin bulunması, Türkiye'deki iç siyasi gelişmelerin, ikili ilişkiler gündemine yansımasını da beraberinde getiriyor.

Bununla birlikte, Merkel hükümetinde olduğu gibi, Scholz hükümetinde de, Türkiye denince akla gelen ilk konuların başında, Suriyeli mülteciler bulunuyor.

2015 yılından bu yana yaklaşık 1 milyon Suriyeli sığınmacının geldiği Almanya, yeni bir istikrarsızlık ve gerilim durumunda, tekrar bir sığınmacı akınıyla karşı karşıya kalmaktan endişe ediyor ve böyle bir durumu engellemek için Türkiye ile işbirliğini devam ettirmek istiyor.

Alman siyasetçilerin Türkiye konusunda kaygıyla izlediklerini dile getirdikleri bir diğer önemli konu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın söylemleri, bunların beraberinde toplumda görülen kutuplaşma ve Avrupa ülkeleriyle yaşanan gerginlikler.

Alman hükümet çevreleri, gelişmelerin yakından izlendiğini belirterek, Türkiye'de bir baskın seçim kararının alınması durumunda, geçmişte yaşanan olumsuzlukların tekrarlanması için gerekil adımların atılacağını, Almanya'nın iç güvenliği tehlikeye sokacak gelişmelere izin verilmeyeceğini vurguluyorlar.

Yeni Alman hükümetinin dış politikada demokrasi ve insan haklarını önceliklendiren bir çizgi izleyeceğini açıklamasının ardından, bunun yansımalarının Türkiye ile ilişkilerde de görülmesi bekleniyor. Türkiye'nin üyesi olduğu Avrupa Konseyi'nin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarını uygulaması için birçok çağrıda bulunan Almanya, Osman Kavala'nın serbest bırakılmasını istiyor.

Bu konuda son haftalarda Avrupa ülkelerinden kamuoyuna dönük bir açıklama gelmemesi dikkat çekerken, bazı Batılı diplomatlar bu durum için "fırtına öncesi sessizlik” benzetmesini yapıyor.

Yeni yılın bir diğer önemli dönemeçlerinden birini de Almanya'da 13 Şubat 2022 tarihinde yapılması öngörülen cumhurbaşkanlığı seçimleri oluşturacak.

Almanya-Türkiye ilişkilerini yakından takip eden deneyimli bir siyasetçi olan Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier,  aynı zamanda Erdoğan'ın politikalarını açık sözlü bir şekilde eleştiren sayılı liderlerden biri. Steinmeier'ın bugüne kadar Türkiye'yi ziyaret etmemesinin de, Erdoğan'a yönelik bir mesaj olduğu belirtiliyor.

Oysa Steinmeier'den önce 2014 yılında dönemin cumhurbaşkanı Joachim Gauck, 2010 yılında da dönemin cumhurbaşkanı Christian Wulff, Türkiye'ye resmi ziyaret gerçekleştirmişlerdi.

Haberin detayına buradan ulaşabilirsiniz

Bu blok bozuk ya da eksik. Eksik içeriğe sahip olabilir ya da orijinal modülü etkinleştirmeniz gerekebilir.